Neden Kararsızlık Yaşarız?

Kararsızlık girmeye görsün ömre

Söz de ölür mevki de

Yapraklar dökülüverir birden

Tüm organlar kayar yerinden

Kararsızlığı silmelidir insan

Tüm yürek hastalıkları azimle geçer.

Huzur azimli karakterleri seçer.

-Dursun Tiftik

Kararsızlıklık nedir? Sorusunu anlamanın faydalı olacağını düşünüyorum.  

Kararsızlık, kararın önemi ne olursa olsun, farklı alanlar arasında karar vermede yaşanan zorluğu ifade eden bireysel bir özelliktir.  Kararsızlık, bir konuda karar verememe ya da seçenekler arasında seçim yapamama olarak tanımlanabilir. Bir davranışın gerçek bir kararsızlık olup olmadığına karar vermek için öncelikle o davranışın üşengeçlikten, önemsememeden ya da motivasyonsuzluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirlemek gerekmektedir. Gerçek kararsızlıkta bir tereddüt vardır, neyin ya da hangisinin daha doğru olduğu konusunda bir sonuca varamama söz konusu olur. Sayısız kere deneyimlediğimiz gündelik seçim zamanlarında, karar sorunlarının düzenli olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Bazı insanlar günlük yaşamında karar vermeyi gerektiren bir durumla karşılaştığında kolayca karar veremez. Ne yiyeceğini ne giyeceğini, nereye gideceğini ne alacağını saatlerce (bazen de günlerce) düşünür. Bu kişilerin bir kısmında da verdiği kararın doğru olup olmadığı konusunun kafalarını sürekli meşgul ettiği görülür. Kararsızlık hem kararsızlık yaşayan kişi için hem de bu durumdan etkilenen kişiler için çok yıpratıcı bir süreçtir.

Uzun karar verme süreleri, karar verme süreçleri sırasındaki belirsizlik duyguları, kararları erteleme ve kararlardan kaçınma eğilimi, alınan kararlardan pişmanlık ve endişe duyguları gibi kronik karar verme sorunlarıyla karakterize edilen bir özellik olarak tanımlanmaktadır. Kararın gecikmesi, karar belirsizliği, karar istikrarsızlığı, karar isteksizliği, karardan kaçınma ve karar sonrası endişe ile karakterize edilen bir karar verme sürecini ifade eder. 

Kararsızlık, tatmin edici kararlar vermedeki öznel yetersizliktir. Bu, bireysel ve eylemlerin etkinliğini azaltabilecek ve engelleyebilecek bir durumdur. Yapılan birçok çalışma kararsızlığın çoğu zaman kalitesiz kararlar almaya yol açtığını göstermiştir. Örneğin, onaylanma ihtiyacının fazla olması karar ertelemesine bağlı olarak oluşan risklere karşı tepkisizlik ve kararlara ulaşamamayı da beraberinde getirmektedir.

Kararsızlık, pek çok problemli bağıntıya sahip olması nedeniyle araştırmaların önemli bir hedefidir. Bu ilişkiler, örneğin akademik hedeflere bağlılık eksikliği gibi engellenen eylemlerden, obsesif kompulsif bozukluk, depresyon veya anksiyete gibi zihinsel bozukluklara yönelik artan risklere kadar uzanır. Kaçınan karar verme stili, mükemmeliyetçiliğin belirli bileşenleri veya soyut analitik düşünceye dalma ve özellikle obsesif-kompulsif spektrumdaki kararsızlıkla ilişkili bozuklukların semptomlarıyla ilişkilidir. Özellikle obsesif kompulsif bozukluk ile de sık karşımıza çıkan ruminasyon ‘kişinin kendisi, kaygıları ve deneyimleri hakkında yineleyici, uzun süreli ve yineleyici düşünceler” durumunda kararsızlığın daha fazla tetiklendiği üzerine de çalışmalar yapılmıştır.

Kararsızlık aynı zamanda daha düşük yaşam memnuniyeti, artan nevrotiklik , obsesif-kompulsif bozukluk ve artan kötü ruh hali gibi psikososyal işlevsellikte bozulmayla da ilişkilendirilmiştir. Geleceğe dair senaryoları olumsuz olarak canlandırmak ve özellikle belirsiz durumları tehdit edici olarak yorumlama kararsızlığın etkisini arttırmaktadır. Kararsızlığı tetikleyebilecek durumsal değişkenler ve özellikle seçeneklerin hem fazla olması hem de benzer çekicilikte olması nedeniyle hangisinin daha doğru olduğu konusunda bir sonuca varamama söz konusudur. Kararsız kişilerin kafaları sürekli kararlarının yanlış olabileceği, yanlış yaparsa sonradan pişman olacağı ve sorumluluğunu taşıyamayacağı düşünceleri ile meşguldür. Bu düşüncelere sıklıkla kaygı ve korku da eşlik eder.

Kararsızlık, en kötü durum senaryosu akıl yürütmesini teşvik ediyor; kararsız bireyler, belirsiz durumları daha kolay tehdit edici olarak yorumlama eğiliminde olmaktadırlar. Kararsız olmak çeşitli nedenlerden dolayı sorun yaratabilir. Örneğin kararsızlık, bireyin çevresini ve kendi düşüncelerini hızlı ve tutarlı bir şekilde düzenlemesini engeller. Bu “aşırı sınıflandırma” veya “aşırı yapılandırma”, yavaşlığa ve uygun şekilde hareket edememeyle sonuçlanabilir Ayrıca kararsızlık, karar verme sorunlarına neden olur çünkü kararsız bireyler bir sonuca varmadan önce daha fazla bilgiye ihtiyaç duyarlar. Kararsızlığın bir başka sonucu da bir karar verildikten sonra bireyin kararın mümkün olan en iyi karar olup olmadığından şüphe etmeye başlaması olabilir. Ayrıca kararsız bireylerin genel isteksizlikleri nedeniyle karar vermekten kaçınma eğiliminde oldukları görülmektedir. Kararsızlıkla ilişkili tüm bu karar verme sorunları süreç özellikleri olarak yorumlanabilir. Yani bunlar karar verme süreciyle ilgilidir (hız, gerekli bilgi, kesinlik), ancak nihai olarak varılan kararın içeriğiyle ilgili değildir. Ancak kararsızlığın kararların içeriğini de etkileyebileceği söylenebilir. Örneğin kararsız bireylerin geniş kapsamlı sonuçlar doğuracak kararlar alma konusunda isteksiz olmaları beklenebilir. Bu nedenle, değişime ilişkin (sorumluluk) içsel bir korku nedeniyle muhafazakâr bir seçim yapmaları muhtemeldir. Ayrıca kararsız bireylerin belirsiz durumları “en kötü durum senaryosu” şeklinde yorumlamaları da akla yatkın görünmektedir. Bu görüşe göre, kararsızlık ihtiyatlılığı teşvik eder ve “üzülmektense güvende olmak daha iyi” gibi bir düşünce içerisinde olurlar. Eğer bir durum belirsizse ve dolayısıyla bir tehdit oluşturabiliyorsa, kararsız bireylerin durumu, kararsızlık düzeyi düşük olan kişilere göre tehdit edici olarak yorumlama olasılıkları daha yüksektir. Bu anlamda kararsız bireyler ortalamaya göre daha kolay kaygılanırlar.

Kararsızlık, büyük oranda hata yapma endişesi ile ilgilidir. Örneğin Straus, takıntılı kişiler arasındaki kararsızlığın, işleri mükemmel yapma ihtiyacının bir yan ürünü olduğuna inanmaktadır. Takıntılı kişiler, eylemlerinin doğru veya hatasız olacağından emin olmadıkları için eyleme geçmekte tereddüt ederler (yani kararsızdırlar). Ancak eylemleri mükemmelse, yani başkalarının eleştirisine maruz kalmıyorsa, eylemin icrası kararsızlıktan uzak olacaktır. Salzman da benzer bir görüşü dile getirmiştir. Kendini güvende hissetmek için takıntılı kişilerin çevrelerini mükemmel bir şekilde kontrol etmeleri gerektiğini savunur.  Eylemler, etkilerinin olasılıksal yargılarına dayandığından hiç kimse eylemlerinin yaratabileceği etkilerden tam olarak emin olamaz. Takıntılı kişi bu belirsizliğe daha az tahammül edecek ve sonuç olarak hata yapma riskini en aza indirmek için kararları erteleyecek veya kararlardan kaçınacaktır.

Bunun dışında kararsızlık istifleme bozukluğu olan bireylerde de yoğun olarak görülmektedir.  Bu kişiler, bir vazgeçme göreviyle karşı karşıya kaldıklarında daha yoğun duygusal tepkiler verdiklerini ve sıkıntıya karşı daha fazla hoşgörüsüzlük yaşadıklarını bildirmektedirler. Araştırmalar, kaygılı bağlanma stilinin daha fazla kararsızlıkla ilişkili olduğunu ve bu ilişkiye duygusal tepkiselliğin aracılık ettiğini, ancak sıkıntıya tahammülsüzlüğün aracılık etmediğini ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca kaçıngan bağlanmanın kararsızlıkla ilişkisi bulunmamaktadır.

Bağlanma teorisine göre: Birincil bakıcılar müsait olmadığında veya bebeğin ihtiyaçlarına ve duygusal durumlarına verdikleri yanıtlarda tutarsız olduğunda, güvensiz bir duygusal bağlanma gelişebilir. Bu nedenle kişinin kendini sakinleştirme yöntemi olarak kullandığı güvensiz bağlanma stillerinden nesnelere aşırı duygusal bağlanma gelişebilmektedir. İstifleme bozukluğu olan bireyler için nesneler bir rahatlık kaynağı olarak hizmet edebilir ve insanlarla güvenli ilişkilerin yokluğunu telafi edebilir.

Biriktirme bozukluğu olan bireyler sıklıkla karar vermede zorluk yaşadıklarını ve eşyalarını sınıflandırmaları veya elden çıkarmaları istendiğinde kaygı ve sıkıntı yaşadıklarını ifade etmektedirler.

Kararsızlığın sürekli kaygı, obsesif kompülsif fenomenler (örneğin, davranışı ve ruminasyonu kontrol etme) ve mükemmeliyetçilik gibi kişilik özellikleriyle ilişkili olduğunu göstermiştir. Shafer, Büyük Beş Model ile kararsızlık arasındaki ilişkiyi araştırmış ve kararsızlığın nevrotiklikle ve olumlu, vicdanlılıkla olumsuz yönde ilişkili olduğunu bulmuştur. 

Nevrotikliğin özelliği olan olumsuz kaygı ve sıkıntı duygularını deneyimlemeye yönelik genel eğilimin, kararsızlığın özelliği olan, karar vermede yaşanan zorluk ve rahatsızlık deneyimleriyle (örneğin endişe, pişmanlık, belirsizlik) ilişkili olmasını ve nevrotiklik ile kararsızlığın bir yönü olan karar vermeyi erteleme arasında pozitif bir ilişki bulmuştur.

Kararsızlık üzerine yapılan çalışmalar; kararsızlığın sebeplerini ve tetikleyicileri daha iyi anlamaya yardımcı olmaktadır. Buradaki en önemli unsur özgür iradedir. Özgür iradeye olan inancın kararsızlığı azalttığını, çünkü bireylerin kendilerine güvenebilecek kadar güçlü hissetmelerini, dış etkilere direnmelerini, kararlara korku ve tereddüt yerine güvenle ve kararlılıkla yaklaşmaları, kişinin kendi içsel durumlarına göre hareket etme konusunda daha yüksek isteklilik ve dış baskılara karşı daha düşük duyarlılık kararsızlığın önüne geçmektedir. Özgür irade inançları aynı zamanda daha yüksek bir gerçek öz-bilgi ve özgünlük duygusuyla ve ahlaki kararlar alırken kişinin gerçek benliğinden daha düşük bir yabancılaşma duygusuyla hareket etmesine neden olur. Özgür iradeye olan inanç, seçim yapmaktan keyif alma, kararları nispeten kolay ve tatmin edici olarak algılama ve daha fazla eylemi seçim olarak algılamaya yardımcı olmaktadır. Özgür iradeye olan inancın, kendine daha fazla güvenmenin, dış etkilere karşı daha az duyarlılığın ve seçime yönelik olumlu tutumların kararsızlık üzerine önleyici olabileceğini düşünüyorum.

Karar vermeyi işkence mi yoksa özgürlük mü olarak yaşamak istersiniz? Bu soruyu kendinize sık sık sormanızda fayda vardır.  Özgürlük olarak yaşamak istiyorsanız hata yapma lüksünüz her zaman vardır.

‘Her seçim bir kaybediştir’

Her tercih bir vazgeçiştir çünkü… 

Sabah işe gitmekle, yatakta nefis bir miskinlik 

fırsatından vazgeçmiş olursunuz. 

Kalkar kalkmaz hayat bin bir seçeneği dayar burnunuzun ucuna… 

‘Ne giysem’ telaşından, öğle yemeğinde 

‘Ne alırdınız?’ diye başucunuzda biten garsona, 

‘Hangi kanaldaki filmi izlesem’ kararsızlığından 

‘Bize oy verin’ diye bağrışan partilere kadar her şey, 

Herkes, her an sizi ısrarla bir tercihe zorlar. 

Yastığınıza teslim olmuşsanız, 

Belki dışarıda ışıl ışıl bir günden vazgeçmiş olursunuz. 

Bahar esintileri taşıyan bir elbise belki o gün yaşamınızı ışıldatabilecekken, 

Ağırbaşlı bir sadeliğe karar vermekle muhtemel bir tanışıklığı tepersiniz. 

Belki yemediğiniz musakka, ısmarladığınız izmir köfteden daha lezzetlidir. 

Ya da öbür kanaldaki film, o anki ruh halinize daha uygundur. 

Ama yaşam, vazgeçtiğiniz şeye ilişkin ipucu vermez. 

Geri dönüp, o günü gökkuşağı desenli bir elbiseyle 

Yeniden yaşama şansınız yoktur. 

Bu seçim oyununda vazgeçtiğiniz şey, seçtiğinizden 

Daha değerliyse pişmanlık kaçınılmazdır. 

Ama neyin değerli olduğunun kararı da yine size aittir. 

Ve vazgeçtiğiniz şey bazen bir saray, bazen şöhret 

Sahnesinin parıltılı neonları da olsa, çoğu zaman 

Gözünüz hiç arkada kalmaz. 

Çünkü duvarlarına sevdiğinizin kokusu sinmiş bir ev 

Ya da sevdiğiniz kadınla paylaşamadığınız bir saray 

Sizin borsada kolay feda edilebilir değerlerdendir. 

Hayata bir başka gözle bakmayı öğrendiyseniz, 

Bu seçimde kazandıklarını sananlara yalnızca acıyarak gülümsersiniz. 

Her şeyin sıradanlaştığı bir dünyada bazen kaybetmek en doğru seçimdir. 

Ve o dünyada en yerinde tercih; vazgeçiştir.

-Can Dündar